Ergenekon tutuklusu İbrahim Şahin'in evinde ele geçirilen ajanda delil sayıldı. İSTANBUL - Ergenekon bünyesinde muvazzaf teğmen ve Özel Harekâtçı polislerden oluşan S-1 adlı yasadışı bir örgütlenme kurduğu ve suikast hazırlığı yaptığı iddiasıyla tutuklanan eski Özel Harekât Dairesi Başkanvekili İbrahim Şahin’in ‘bordo ajandası’ndan Ermeni ve Kürt düşmanlığı çıktı. İddianameye giren bir telefon kaydında, S-1’i kastederek “Ben Ermenilere karşı kurulan ilk örgütün başkanıyım” diyen Şahin, ajandasında şu notları tutmuş: “DTP içinde 580 Ermeni, Süryani ve Yezidi var”, “Hikmet Çetin’in babası PKK’nın ve ASALA’nın para kaynağıdır”, “Devlet Bahçeli’nin büyük annesi tecavüze uğramış bir Ermeni yetimidir”, “Mehmet Şahdır, Yozgatlıyım diye övünür, Ermeni’dir”, “Ahmet Türk’ün dedesi tehcirde din değiştirmiş...” Şahin’in Ergenekon soruşturması çerçevesinde geçen 7 Ocak’ta Ankara’daki evine yapılan operasyonda ele geçirilen kanıtlardan biri de, S-1 listesinin yanı sıra bordo ajandaydı. Ajandanın ilk sayfasında, kendisi için ‘Yalnızkurt’ ifadesini kullanan Şahin, bir de Arapça “Uyan” anlamındaki “İntebih” sözcüğünü yazmış. Ajandada dikkat çeken notlar şöyle: “(...) Suriye gizli servis sorumlusu Garo Palancıyan, Behcet Cantürk’ün teyzesinin kocasıdır. Suriye Kamışlı Asala sorumlusu Ohannes Palancıyan ise Cantürk’ün teyzesi ŞATO’nun oğludur. Bugün İngiltere’de ve bir çok ülkede E.K.Ö.B (Ermeni Kürt Öğrenci Birliği) kurulmuştur ve faaliyeti devam etmektedir. B.Cantürk. Annesi Liceli Hatun Deminciyan isimli bir Ermenidir.” “Hikmet Çetin’in babası PKK ve Asala’nın para kaynağıdır. 2003’de patrikaneden belgeli olarak isim ve din değiştirmiştir.” “Ermeni Soysuzlar. Yatağımdaki Düşman Filmi. MHP. Ermeni yetimlere her yıl 200 altın tahsisat bağlanmasını sağlayan Adana Valisi Cemal Paşa’nın kardeşine 12 yaşında bir kız çocuğu verirler. Ama o evlatlığa tecavüz eder, kız hamile kalınca onu karısı yapar Kızın adı Saadet’tir Ve bu saadet MHP lideri Devlet Bahçeli’nin büyük annesidir.” “DTP-HAKOP’UN AKRABALARI. Ahmet Türk 1925’de Türk soyadını almış bu Ermeni. Dedesi tehcirde din değiştirmiş. Tunceli, Elazığ, Erzincan, Sason. Hangi partiden olursa olsun. Ermeni. Mehmet Eymür. Siirtlidir-Ermenidir”
Haber Onay Pek Yakında Yeniden Yayında olacaktır!!!
ABD'nin kurucularından olan Benjamin Franklin (1706-1790 )'in bundan iki asır önce yaptığı şu konuşma hâlâ üzerinde uzun uzun düşünülmesi gereken nutuklardan biri. 1789 yılında Amerikan kongresi halen tatbikte bulunan (Anayasa)yı hazırlamak üzere toplandı. Yüz dolarlık banknot üzerinde resmi bulunan Benjamin Franklin; bu tarihi toplantıda yaptığı konuşmada daha o günden, (anayasa) da Yahudi tehlikesinin nazarı itibara alınması ve Yahudilerin Amerika’nın istikbalini tehdit ettiklerine işaret etmişti.
Şimdi o tarihi konuşmayı ya da vesikayı timeturk ziyaretçileri için tekrar neşrediyoruz;
“Amerika Birleşik Devletlerini tehdit eden büyük bir tehlike var. Bu tehlikenin menbaı (kaynağı) Yahudilerdir.
Muhterem Efendiler!
Yahudilerin ikamet ettikleri hangi memleketi gözden geçirirseniz geçirin, Yahudilerin oturdukları memleket halkının manevi ruhları katl için çalıştıkları bariz bir şekilde müşahede edilir. Onlar; öyle bir yol takip ederler ki, takip ettikleri bu yol ticarette emniyet ve şeref mefhumunu yok eder.
Yahudiler; “hükümet içinde hükümet” halkettiler (meydana getirdiler). Her hangi bir tazyik (baskı) hissettikleri vakit İspanya ve Portekiz’de yaptıkları gibi halkı iktisaden boğmaya başvururlar. (Ayaklarını bastıkları her memlekette olduğu gibi.)
1700 yıldan beri Yahudiler; mukaddes topraklardan tardedilmelerini (kovulmalarını / yurtsuz kalmalarını) propaganda vesilesi ederek, bazen sızlanarak ve bazen de yağma ederek insanlığın merhametini istismar etmektedirler. Zihinlerinizden çıkmaması lüzumlu bir hakikati hatırlatmak, sizleri ikaz etmek istiyorum:
Medeniyet âlemi (Medeni dünya); bugün Filistin’i onlara iade etse, yine onlar Filistin’e avdet etmemek için müteaddid sebepler halkederler. Bunun da sebebi; zira Yahudiler; vampir gibi yaratılmışlardır. Vampir; yalnız yaşıyamaz. O’nun; omuzlarında yaşıyacağı, kanını emeceği insanlara ihtiyacı vardır.
İşte, Yahudiler bunlardır. Başka milletler gibi yalnız yaşıyamazlar. Onlar Hıristiyan ve başka akideden olanların kanlariyle yaşıyorlar.
Muhterem Efendiler!
Anayasa’ya istinad ederek (dayanarak) onları niçin bu memleketten tardetmiyelim. Birleşik Devletlere hicretleri korkunç bir şekilde devam ediyor!
Bu tarihten yüz sene sonra adedleri muhakkak ki defalarca artacak ve onlar; Amerikan halkını yıkmağa çalışacaklardır. Zamanla umumî ve ferdî hürriyetlerimiz için döktüğümüz masum kanlar heba olacak ve onlar kendi hâkimiyetlerini tamamlıyacak ve bir şekilde hükümetlerimizi tevcihe, nizamlarımızı değiştirmeğe muvaffak olacaklardır.
“… Anayasa; Yahudilerin Amerika’dan tardını derpiş etmediği (göz önünde tutmadığı) takdirde, âzamî yüz elli sene sonra çocuklarımızın ıstırap çekerek, sızlanarak Yahudi menfaati için yemeklerinden iktisad yaptıklarınızı göreceğiz…”
Muhterem Efendiler!
Şu saatte sizi tekrar ikazı kendime bir vazife telâkki ediyorum. Eğer Yahudileri tardedip bu memleketi onların nüfuz ve şerrinden kurtaramazsanız, âzamî yüz yıl sonra çocuklarınız veya torunlarınız Yahudi fabrikalarında durarak, onlara bu neticeyi sağladığınız için sizlere lânet okuyacaklardır.
Yahudiler onlarca nesil bizimle beraber yaşasalar ne akidelerimizi benimsiyecek ve ne de bize karışacaklardır.
Yahudiler arazilerimizi ve halkımızı tehdit eden bir tehlikedir. Eğer onlara bu memlekete muhaceret (göç) hürriyeti verilirse, anayasamızı imha edeceklerdir.
Bunun için Yahudilerin anayasaya konacak bir madde ile bu memleketten tardedilmeleri (ihraç edilmeleri) bir zarurettir.”
israil Uşağı Aliyev Siyonistlere Böyle Hizmet Ediyor Başörtüsünü yasaklayıp Müslümanları zindana atan Aliyev rejimi Azerbaycan`da yeni bir Sinagog`un açılışını yaptı.
Bakü’de devlet tarafından altı aydan kısa zamanda inşa edilen Sinagog’un açılışına çok sayıda siyonistin katıldığı bildirildi.
Azerbaycan Yahudi Cemaati lideri Semyon Ikhiilov Sinagog’un açılış töreninde yaptığı konuşmada katılımcılara teşekkür ederek, Bakü’nün tarihi bölgesinde inşa edilen Sinagog dolayısıyla Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’e şükran ve minnetlerini bildirdi.
Semyon Ikhiilov konuşmasında “Azerbaycan yahudileri olarak, bu mabedin inşasını şahsen üslenen saygıdeğer cumhurbaşkanımız İlham Aliyev’e en derin şükranlarımızı sunuyoruz. Bu çok müstesna bir durumdur. Başka hiçbir ülkede, hatta İsrail’de bile olmayan bir durumdur. Azerbaycan devleti bu mabedin inşasını kendi bütçesiyle gerçekleştirmiştir. Yahudiler 27 asırdan beri hiçbir düşmanlık görmeden Azerbaycan topraklarında yaşamaktadır. Azerbaycan bizim vatanımız, Azeriler de bizim kardeşlerimizdir. Bizler Azerbaycan’ın milli lideri saygıdeğer Haydar Aliyev’e her zaman minnetarız. Bizim güvenliğimiz için gösterilen hoşgörüye teşekkür ediyoruz” diyerek Aliyev’in Yahudilere yaptığı hizmetin dünyanın hiçbir yerinde bir örneğinin olmadığını vurguladı.
Ikhiilov konuşması açılışa katılanlar tarafından uzun süre ayakta alkışlandı.
Yüksek duvarlar ve camlarla inşa edilen Sinagog’un süslü bir salonu, görkemli avizeleri, rahat koltukları ile göz kamaştırdığı belirtildi. Sinagog’da ayrıca zemin katta yemek odası, mutfak bulunurken ikinci katta ise konferans salonu, yönetim odası ve kabul bölmesi bulunuyor. Üçüncü katta ise kütüphane yer alıyor.
Acılış merasimine Aliyev adına katılan Azerbaycan Dini Kurumlar Komitesi Başkanı Hidayet Oruç, Bakü’de açılan yeni Sinagog’un Azerbaycan’daki dini ve etnik gruplar arasındaki birlik ve dayanışmanın en güzel bir örneğini olduğunu belirtti.
Siyonist İsrail rejimi adına Sinagog’un açılışına katılan Büyükelçi Michael Lavon Lotem ise yaptığı konuşmada “bir İslam ülkesinde devlet tarafından böyle güzel, imrenilen bir Sinagog’un inşa edilmiş olması cok büyük bir anlam ifade etmektedir. Bu parlak bir örnektir” diyerek Aliyev yönetimine şükranlarını sundu.
Amerika’daki Yahudi lobileri adına Sinagog’un açılışına katılan Amerikan Stratejik Planlama Komitesi Başkanı Arie Dubov Aliyev yönetimine şükranlarını sunarak “Bakü’de böyle bir Sinagog’un inşa edilmesi sadece Azerbaycan Yahudilerinin hayatında değil, dünyadaki bütün yahudiler açısından çok önemli bir olaydır” dedi.
Sinagog açılışına çok sayıda Yahudi yetkili, milletvekili, ünlü Yahudi cemaat liderleri, Ashkenazi yahudileri lideri Gennady Zelmanovich, Gürcistan Yahudileri lideri Abram Chahrushev, Krasnaya yahudileri lideri Sloboda Boris Semanduev katıldı.
Türkiye büyükelçisi de katıldı
Sinagog`un açılışına Türkiye büyükelçisinin de katılıp çelenk göndermesi de dikkat çekti.
Müslüman liderler ve alimler zindanda
Diğer yandan Azerbaycan`da okullarda uygulanan başörtüsü yasağına karşı yaptıkları konuşmalardan dolayı "yönetimi devirmek için halkı kışkırtmak" suçlamasıyla tutklanarak cezaevine konulan İslam Partisi Başkanı Dr. Mövsüm Samedov ile İslam alimi Zülfikar Mikayilzade ağır şartlar altında hapishanelerde hücrelerde tutulmaya devam ediyor.
Hüccetulislam Mikayilzade`nin sağlık durumunun ağırlaştığı ve acilen tedavi görmesi gerektiği halde, Azerbaycan yönetimi Mikayilzade`nin tedavisine fırsat vermiyor.
Saldırı, küfürler yorum/fikir sayılmaz.Tarih övgü veya sövgü kitabı değildir.Yorumlarınızı yazarken lütfen İsminizi belirtiniz.
<$Bl23 Ekim 2010 Cumartesi>
<$Bl
Hi Hasan Ahmet,
Enwer Raheem has recently posted a new discussion in the group ORGANIZATION OF ISLAMIC CONFERENCE. Below is the discussion snippet that has been created.
Subject: Solving Muslim Ummah Problems- 10 Principles of Prophet Muhammad(P.B.U.H) Message: 10 Principles of success.......to be followed by all of us
Principles of Success in the light of the life of Prophet Mohammed salat.o.salam.
It is a well-known fact that the Prophet of Islam (saw) has been the supremely successful man in human history. But he was not just a hero, as Thomas Carlyle has called him. According to the Qur'an, he was the best example for all mankind. He has shown us the way of achieving supreme success in this world.
By studying the life of the Prophet (saw), we can derive those important principles which were followed by the Prophet (saw). Indeed, the Prophet of Islam (saw) was a positive thinker in the full sense of the word. All his activities were result-oriented. He completely refrained from all such steps as may prove counter-productive.
1. First Principle: To begin from the possible : This principle is well explained in a saying of Aishah (ra). She said: "Whenever the Prophet had to choose between two options, he always opted for the easier choice." (Al-Bukhari)
To choose the easiest option means to begin from the possible, and one who begins from the possible will surely reach his goal.
2. Second Principle: To see advantage in disadvantage : In the early days of Mecca , there were many problems and difficulties. At that time, a guiding verse in the Qur'an was revealed. It said: "With every hardship there is ease, with every hardship there is ease." (94:5-6). This means that if there are some problems, there are also opportunities at the time. And the way to success is to ignore the problems and avail the opportunities.
3. Third Principle: To change the place of action : This principle is derived from the Hijrah. Hijrah was not just a migration from Mecca to Medina . It was to find a more suitable place for Islamic work, as history proved later on.
4. Fourth Principle: To make a friend out of an enemy: The Prophet (saw) of Islam was repeatedly subjected to practises of antagonism by the unbelievers. At that time the Qur'an enjoined upon him the return of good for evil. And then, as the Qur'an added, "You will see your direst enemy has become your closest friend" (41:34). It means that a good deed in return of a bad deed has a conquering effect over your enemies. And the life of the Prophet (saw) is historical proof of this principle.
5. Fifth Principle: To turn minus into plus : After the Battle of Badr, about 70 of the unbelievers were taken as the prisoners of war. They were educated people. The Prophet (saw) announced that if any one of them would teach ten Muslim children how to read and write he would be freed. This was the first school in the history of Islam in which all of the students were Muslims, and all of the teachers were from the enemy rank. Here I shall quote a British orientalist who remarked about the Prophet of Islam (saw): He faced adversity with the determination to writing success out of failure.
6. Sixth Principle: The power of peace is stronger than the power of violence : When Mecca was conquered, all of the Prophet's (saw) direst opponents were brought before him. They were war criminals, in every sense of the word. But the Prophet (saw) did not order to kill them. He simply said: "Go, you are free." The result of this kind behaviour was miraculous. They immediately accepted Islam.
7. Seventh Principle: Not to be a dichotomous thinker : In the famous Ghazwa of Muta, Khalid bin Walid decided to withdraw Muslim forces from the battlefield because he discovered that his army was disproportionately outnumbered. When they reached Medina , some of the Muslims received them by the word "O Furrar (O deserters!)" The Prophet (saw) said "No. They are Kurrar (men of advancement)."
Those Medinan people were thinking dichotomous, either fighting or retreating.
The Prophet (saw) said no. There is also a third option, and that is to avoid war and find a time to strengthen yourself.
Now history tells us that the Muslims, after three years of preparation, advanced again towards the Roman border and this time they won a resounding victory.
8. Eighth Principle: To bring the battle in one's own favourable field : This principle is derived from the Ghazwa of Hudaibiyya. At that time, the unbelievers were determined to engage Muslims in fighting, because obviously they were in an advantageous position. But the Prophet (saw), by accepting their conditions unilaterally, entered into a pact. It was a ten-year peace treaty.
Until then, the meeting ground between Muslims and non- Muslims had been on the battlefield. Now the area of conflict became that of ideological debate. Within two years, Islam emerged as victorious because of the simple reason of its ideological superiority.
9. Ninth Principle: Gradualism instead of radicalism : This principle is well established by a hadith of Al-Bukhari. Aishah (ra) says that the first verses of the Qur'an were related mostly to heaven and hell. And then after a long time when the people's hearts had softened, the specific commands to desist from adultery and drinking were revealed in the Qur'an.
This is a clear proof that for social changes, Islam advocates the evolutionary method, rather than the revolutionary method.
10. Tenth Principle: To be pragmatic in controversial matters :
During the writing of Hudaibiyya treaty, the Prophet (saw) dictated these words:
"This is from Muhammad, the Messenger of God."
The Quraysh delegate raised objections over these words.
The Prophet (saw) promptly changed the word and ordered to write simply Muhammad, son of Abdullah.
"İhsan, Tevhid ilminin inceliklerinden her hangi birinde güçlükle karşılaşırsa, sorup öğreneceği bir âlim buluncaya kadar, Allah katında doğru olana inanması gerekir. Böyle bir kimseyi arayıp bulmakta gecikmesi caiz değildir, Bu hususta tereddüt edilerek beklemek, mazur görülmez. Eğer tereddüt ederek beklerse kâfir olur.[1]
Şehid imamımız İmam Ebu Hanife (rh.a) "El-Fıkhu'l-Ekber" adlı meşhur eserinde bu hakikati böyle beyan eder...
İman, yegâne Rabbimiz Allah'ın, insan kullarının katıksız ve terüddütsüz inanmalarını emrettiği, yegâne önderimiz Rasulullah Muhammed (s.a.s.) vasıtasıyla beyan buyurulanlann bütününe hiçbir şübheye düşmeden kalben tasdik ve dil ile ikrar edip inanmaktır... İmanın temel ilkelerinde herhangi bir şübhe her hangi bir tereddüt sonucu inanmak veya inanmamak arasında bocalamak, kişiyi iman dairesinden dışarı çıkarır, ya da iman dairesinin içine girmesini engeller... Bundan dolayı bütün iman ilkelerine, hiçbir şübhe duymadan, herhangi bir tereddüt geçirmeden katıksız bir şekilde ve idrak ederek inanmak gerekir... Kalbin mutmain olarak inandığı bu katıksız imanı dil ile ikrar edip muvahhid bir mü'min olduğunu diğer insanlara duyurmak, mü'min müslümanların vazifelerindendir.
İmanın temel ilkelerinde herhangi bir ihtilaf muvahhid mü'minleri bulunmaları gerekli olan Tevhid noktasından ayırır, onları birbirinden uzaklaştırır... Böyle bir ihtilaf, ihtilaf edilen konunun durumuna, göre ihtilaf edenleri sapıklık ve günahın içine düşürür.
Allâme Aliyyu'l-Karî (rh.a), Şehid imam Ebu Hanife (rh.a)'in "EI-FıkhuT-Ekber" adlı meşhur eserini şerh ederken, Tevhid konusunda ihtilafa düşmenin zararlarını şöyle anlatıyor:
"Ahkam ilminde ihtilaf rahmettir. Tevhid ilminde ihtilaf ise, sapıklık ve bid'attır. Ahkam ilminde hata, af olunmuştur. Hatta, hata eden sevab dahi alır. Tevhid ilminde ise böyle değildir. Onda hata etmek, küfür ve günahtır. Hata eden de günahkâr olur.[2]
Muvahhid mü'minler, yegâne hayat nizamı olan İslâm'ın iki ana kaynağı olan Kitab ve Sünnet'ten yani, Kur'an-ı Kerim ve Hadis-i Şeriflerden kaynaklanan deliller ile katıksız bir şekilde inandıkları imanın ilkelerinde hiçbir şübhe ve tereddüde düşmemeli ve bu konuda ihtilaf etmemelidirler. Herhangi bir tereddüt meydana gelince "bu konu Allah katında nasılsa ben öyle inanıyorum demeli ve hemen o konuyu ehline sorup delilleriyle öğrenmelidir.
Gerek akîde olsun, gerekse amel konusunda olsun, muvahhid mü'mine düşen vazife, delilleriyle konuyu iyice öğrenmek, bilip idrak ederek inanıp amel etmektir. Amelî konulardan önce Tevhidi, yani imanı konuları öğrenmesi ve delillerini bilmesi gerekir. Çünkü iman, amelden önce gelir. İman çok sağlam olmalıdır ki, amel kabul görsün. Sakat bir iman ile işlenen amelin hiçbir kıymeti yoktur... Salih amel, seksiz şübhesiz, tereddütsüz ve katıksız iman ile değer kazanır ve kabul görür...
Şehid İmam Ebu Hanife (rh.a) "El-FıkhuT-Ebsat" adlı eserinde şöyle der:
"Dinde fıkıh, ahkamda fıkıhdan daha üstündür. Kişinin, Rabbine nasıl ibadet edeceğini öğrenmeye çalışması, kendisi için bir çok ilmi toplamasından daha hayırlıdır.
Fıkhın en faziletlisi, kişinin yüce Allah'a iman, şerayi, sünnetler, hadler, ümmetin ittifak ve ihtilafım bilmesidir.[3]
"El-Akidedu't-Tahâviyye" adlı eserinde, Ümmetin imamlarından İmam Tahâvî (rh.a), İslâm akidesinin öğrenilmesi ve idrak edilmesi konusunda şunları kaydedir:
"İslâm'ın varlığı, ancak teslimiyet ve itaat ile mümkün olur. Öyleyse her kim, öğrenilmesi yasak edilen şeyi öğrenmeye meyleder ve anlayışı teslimiyet ile kanaat getirmezse onun bu arzusu kendisini, Allah'ın birliğine olan katıksız Tevhid inancından, saf bilgi ve sahih imandan alıkoyar. Bunun üzerine kişi, küfür ile iman, tasdik ile tekzib, ikrar ile inkâr arasında vesveseci, dağınık, şübheci bir şekilde ne tasdik eden mü'min, ne de inkâr eden bir yalancı durumuna gelmeden bocalar durur.[4]
Kabul gören katıksız iman, kesin bilgi ister... Delilleriyle bilinen ve mutmain bir kalb ile tasdik edilen iman, bütün şübhelerden arındırılmış ve onun aleyhine her hangi bir suç işlenmemiş, yani imanı sakatlayıcı, ya da tamamıyla yok edici herhangi bir fikir, hâl ve harekette bulunulmamış olması gerekir.
Şehid imam (rh.a), "El-Fıkhu'1-Ebsat" adlı eserinde şöyle diyor:
"İman, Allah'dan başka ilâh olmadığına, O'nun bir olup şeriki bulunmadığına, meleklerine, kitablarına, peygamberlerine, cennetine, cehennemine, kıyamete, hayır ve şerrine, hiçbir kimseye kendi amelini yaratılma gücünün verilmediğine, insanların kendisi için yaratıldıkları sonuca ve ilâhî takdirin cereyan ettiği şeye intikal edeceklerine şahidlik etmendir.[5]
"El-Alim ve'1-Müteallim" adlı eserinde ise, İman için şunları beyan eder şehid İmam (rh.a):
"İman, tasdik, ma'rifet, yakîn, ikrar ve İslâm'dır.[6]
İman edilmesi gerekli olan şeylere katıksız bir şekilde inanan muvahhid mü'minler, önce neye, niçin ve nasıl iman ettiklerini bilmeleri gerekiyor... Delilleriyle iyice öğrenip bildikleri imanın ilkelerini yakîn dereceyle kalben tasdik edip dil ile ikrar ettikten sonra tamamen teslim olup itaat eden mü'min müslüman, imanın tadını alabilirler. Çünkü böyle katıksız, bir iman ile inanan izzet sahibi muvahhid mü'minler, yakînen hakikatin şahidleri olurlar... Böylece bütün şübheler giderilmiş, tereddütler yok olmuş ve "gayb ile arasındaki perdeler kalkacak olursa, onun yakıninden herhangi bir değişme olmaz..."
Şehid İmam Ebu Hanife (rh.a), iman ilkelerine katıksız, seksiz ve şübhesiz iman eden mü'min müslümanların imanları, meleklerin imanları ile aynı olduğunu, "'El-Âlim vc'1-Mütcallim" adlı eserinde şöyle beyan eder:
"Şübhesiz onların (meleklerin), Allah'a karşı bizden daha itaatli olduklarını biliyorum. Ben sana, imanın amelden başka bir şey olduğunu söylemiştim. Buna göre bizim imanımız da, onların (meleklerin) imam gibidir. Çünkü biz, Allah'ın birliğini, Rabb olduğunu, kudretini ve ilâhî katından gelen her şeyi, meleklerin ikrar ettikleri, peygamberlerin tasdik ettikleri gibi tasdik ettik. Bundan dolayı iddia ediyoruz ki bizim imanımız, meleklerin imanı gibidir. Biz, meleklerin görüp inandıkları, Allah'ın akıllara hayret veren ayetlerin hepsine görmediğimiz halde tamamen iman etmiş bulunuyoruz.
Bir şey hakkında kullanılan "yakîn" ifadesi, o şeyi kesin olarak, şek ve şübhe etmeyerek bilmek demektir.
Bundan dolayı şehadet ehli olan bir müslüman, hangi günah işlerse işlesin, Allah, Kitaplar ve Rasuller konusunda şübheye düşmez.
Diğer insanların durumunu, kendi durumumuzla kıyaslarsak, bizden, bir musibet anında bazan sürçme ve feryad veya düşmandan korku sadır olduğunu görürüz. Bu durumda iken, Allah ve Allah katından gelen şeyler mevzuunda bize herhangi bir şek ve şübhe arız olmaz. Bizim anlayışımıza göre kendi durumumuz ne ise, başkalarının durumu da odur.[7]
Aynı eserinin bir başka yerinde de şöyle diyor şehid İmam (rh.a):
"Bizim imanımız, onların (peygamberlerin) imanı gibi olduğunu bilmiyor musun? Biz de, peygamberlerin iman ettikleri her şeye iman ettik. Fakat bunun ötesinde iman ve bütün ibadetlerin sevabı hususunda onların bize üstünlükleri vardır. Çünkü Allah Tcâlâ, peygamberleri, diğer insanlardan peygamberlik hususiyeti ile üstün kıldığı gibi, sözlerini, namazlarını, evlerini, meskenlerini ve bütün her şeylerini diğer insanlardan üstün kılmıştır.
Allah bize, onlara verdiği sevab gibi sevab vermediği zaman bize zulmetmiş olmaz. Zulüm, ancak bizim hakkımızın karşılığını vermeyip mahrum etmesi hâlinde bahis konusudur. Bunun yanında Allah'ın hakkımızı tam olarak verip bizi hoşnud kılmasından sonra, Peygamberlere daha çok ihsanda bulunması zulüm değildir.[8]
İmam Tahâvî (rh.a), "El-Akîdedu't-Tahâviyye" adlı eserinde katıksız iman konusunu şöyle beyan eder:
"Meleklere, peygamberlere ve peygambere indirilen kitaplara iman eder, peygamberlerin apaçık doğru üzere olduklarına şehadet ederiz." [9]
İmam Tahâvî (rh.a) aynı eserinin bir başka yerinde ise, şunları söyler:
"İman, dil ile ikrar ve kalb ile tasdikten ibarettir.
Allah Teâlâ'mn Kur'an'da şeriat ve din olarak indirdiği ve peygamber (s.a.s.)'in de bu hususta sahih olarak beyan ettiği şeylerin tamamı haktır.
İman tektir, iman eden kimseler de imanın aslında eşittirler. Gerçekte, mü'minlerin arasındaki üstünlük ise, takva, Allah'a karşı gelmekten korkmak, nefsî arzulara uymamak ve daha layık olana sıkı sıkı bağlanmak suretiyle elde edilir.
Mü'minlerin tümü Allah'ın dostudur. Allah katında en değerlileri ise, daha itaatkâr olanları ve Kur'an'a en çok uyanlarıdır.
İman konulan, Allah'a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, ahiret gününe iman etmek, öldükten sonra dirilmeye, kader, yani hayır ve şerr, acı ve tatlı herşeyin Allah'dan geldiğine inanmaktan ibarettir.
Biz, bunların tümüne iman ederiz ve Allah'ın peygamberlerinden hiç birini, diğerinden ayırdctmeyiz. Hepsinin de Allah'dan getirdiği şeyleri tasdik ederiz.[10]
Âlemlerin yegâne Rabbi Aliah'dan başka rab, yegâne hayat nizamı, İslâm'dan başka din ve yegâne önder Rasulııllah (s.a.s.)'dcn başka önder kabul etmeyen muvah-hid mü'min müslümanların iman anlayışı, şehid İmam Ebu Hanife (rh.a) ve İmam Tahâvî (rh.a)'in beyan ettikleri gibidir. Onlar, bu şekilde iman eder ve imanın gereği olan teslimiyetlerini hayatlarında gösterirler.
İnsanların tasdik konusunda üç hâlde bulunduklarını vurgulayan şehid İmam Ebu Hanife (rh.a), "El-Âlim ve'l-Müteallim" adlı eserinde konuyu şöyle izah eder: "İnsanlar, tasdik konusunda üç halde bulunurlar: Bir kısmı, Allah'ı ve Allah "dan gelen şeyleri kalb ve lisan ile tasdik ederler. Bir başka kısmı, lisan ile tasdik eder, kalbi ile yalanlar. Bir kısmı da, kalb ile tasdik eder, lisan ile yalanlar.
Allah'ı ve Alİah katında gelen şeyleri kalb ve lisan ile tasdik eden kimse, Allah katında ve insanlar yanında mü'mindir. Lisanıyla tasdik, kalbi ile tekzib eden kimse Allah katında kafir, insanlara göre ise mü'min olur. Çünkü insanlar, onun kalbinde olanı bilmezler. İkrar ve şehadetinden dolayı onu, mümin diye isimlendirmeleri gerekir. Zira kalbindekini öğrenme külfetine girme durumu yoktur. Bir kısım kimseler de, Alİah katında mü'min, insanlara göre kâfir olur. Bu, imanının gizleme durumunda, lisanı ile küfür izhar etmiş kimsenin hâlidir. İmanını gizlemek için böyle yaptığını bilmeyen kimse onu, kâfir olarak isimlendirir. Fakat o kimse, Allah katında mü'mindir.[11]
İmamlarımızın bu beyanlarından sonra iman ile ilgili konulara geçebiliriz.
İnanılması gerekli olan şeylere özlü ve bütünüyle inanmak demektir... Bu, kelıme-ı Tevhid ve Kelime-i Şehadet cümlelerinde özetlenmiş olup bu cümleleri kalben tasdik edip dil ile söyleyenler mü'min müslüman birer muvahhıd şahsiyet olurlar.
"La ilâhc illallah, Muhammedün Rasulullah" cümlesidir ki, Allah'dan başka ilâh yoktur, Muhammed Allah'ın Rasulü'dür demektir.
Rabbimiz Allah (Azze ve Celle) şöyle buyurur:
"Şu hâlde bil, gerçekten Allah'dan başka ilâh yoktur.[12]
"Muhammed, Allah'ın Rasulüdür.[13]
Ebu Zerr (r.a.)'m rivayetiyle şöyle buyurur Rasulullah (s.a.s,):
"Lâ ilahe illallah deyip de sonra bu ikrar ve iman üzerine vefat eden her kul muhakkak cennete girecektir.[14]
Ebu Malik, babasından rivayet eder:
Rasulullah (s.a.s.) şöyle buyurdu:
"Her kim, Lâ ilahe illallah der de, Allah'dan' başka tapılan şeylere küfrederse, onun matı(na) ve cam(na dokunmak) haramdır. (Batınî) hesabı ise, Allah'a kalmıştır.[15]
İbn Abbas (r.a.) anlatıyor:
Rasulullah (s.a.s.), Muaz b. Cebel'i Yemen'e gönderdiği sırada O'na hitaben:
"Sen, Kitab ehli olan bir kavim üzerine vali gidiyorsun. Onlara vardığın zaman kendilerini, Lâ İlahe İllallah ve enne Muhammeden Rasulullah düstûruna çağır. Eğer onlar, bunda sana itaat ederlerse, onlara Allah'ın kendilerine her gece ve gündüzde beş namazfarz kıldığını haber ver. Eğer onlar, bunda da sana itaat ederlerse, bu defa da kendilerine, Allah'ın onlara bir sadaka (zekat) farz kıldığını, bunun, onların zenginlerinden alınıp fakirlerine verileceğini haber ver.[16]
"Eşhedü enlâ ilahe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve rasulüh." Cümlesidir ki, ben, şahidlik ederim ki, Allah'dan başka ilâh yoktur ve yine şahidlik ederim ki, Muhamed O'nun kulu ve Rasulüdür, demektir.
Ebu Said el-Hudrî (r.a.)'ın rivayetiyle şöyle buyurur Rasulullah (s.a.s.):
"Allah'danbaşkailâholmadığınavekendimin
Rasulullah olduğuna şehâdet ederim. Eğer bir kul, şübhe etmemek şartıyla Allah'a bu iki şehâdetle kavuşursa, cennet(e girmek)ten men olunmaz." [17]
Enes b. Malik (r.a.)'dan:
Rasulullah (s.a.s.), Muaz b. Cebel'e şöyle buyurdu:
"Hiçbir kimse yoktur ki, kalbinden tasdik ederek Allah'dan başka ilâh olmadığına ve Muhammed'in Rasulullah olduğuna şehâdet etsin de Allah, onu ateşe haram etmesin." [18]
Muaz b. Cebel (r.a.)'m rivayetiyle Rasulullah (s.a.s.) şöyle buyurur:
"Hiçbir kimse yoktur ki, Allah'dan başka ilâh olmadığına ve benim Allah'ın Rsulü olduğuna şehâdet edip de bunu, Kalben de tasdik ederek ölsün de Allah, ona mağfiret etmesin (cennete girer).[19]
Yusuf b. Abdullah b. Selâm, babasından rivayet eder:
Bir ara, Rasulullah (s.a.s.) ile oturuyorduk. Vadide bir adam:
Ben, şahidlik ederim ki, Allah'dan başka ilâh yoktur. Muhammed de O'nun Rasulüdür, diyordu.
Rasulullah (s.a.s.) de:
"Ben de şahidlik ederim ki, buna tanıklık eden şirkten arınmış olur. buyurdu[20]
Kaynakça...:
[1] Imam-i Azam'ım Beş Eseri, çev. Mustafa Öz, İst. 1918. sh. 72.
[2] İmam-ı Azam, Fıkh-ı Ekber şerhi, şerh: Allâme Aliyyu'1-Karî, çev. Hüseyin S. Erdoğan, İst. 1987, sh. 300.
[3] İmam-ı Azam'ın Beş Eseri, sh. 43.
[4] Dr. Arif Aytekin, Ehl-i Sünnet İnanç Esasîarı-Tahâvî ve Akaid Risalesi, İst. T.Y. sh.44, Md.36.
[5] Imam-ı Azam'ın Beş Eseri, sh. 46.
[6] Imam-ı Azam'ın Beş Eseri. sh. 17.
[7] İmam-ı Azam'ın Beş Eseri, sh. 19.
[8] İmam-1 Azam'ın Beş Eseri, sh. 2:.
[9] Dr. Arif Aytekin, A.g.e. sh. 54, md.51.
[10] Dr. Raif Aytekin, A.g.e. sh. 56-58, md,60-65.
[11] İmam-ı Azam'ın Beş Eseri, sh. 17-18.
[12] Muhammed, 47/19.
[13] Fetih, 48/29.
[14] Sahih-i Buharı, Kitabu'i-Libas, B. 24, Hds. 44. Sahih-i Müslim, Kitabu'l-İman, B. 10, Hds. 43.
İmam Suyufi, Mütevatir Hadisler, çev. Mehmet Emin Akın,
Ank. 1992, sh. 29, Hds.3.
İbn Kesir, Hadislerle Kur'ân-ı Kerim Tefsiri, çevr. Dr. Bekir
farmakofobi: ilaçlardan korkma fazmofobi: hayaletlerden korkma febrifobi: yüksek ateşten korkma filemafobi: öpmekten ya da öpüşmekten korkma filofobi: sevmekten, aşık olmaktan korkma fobofobi: korkmaktan korkma fotofobi: ışıktan korkma
G
gametofobi: evlenmekten korkma gefirofobi: köprülerden geçmekten korkma gerontofobi: yaşlı insanlardan ya da yaşlanmaktan korkma glossofobi: topluluk önünde konuşmaktan korkma
H
haptofobi: dokunulmaktan korkma harpaksofobi: hırsızlardan ya da bir suçun kurbanı olmaktan korkma helyofobi: güneş'ten korkma hematofobi: kan korkusu herpetofobi: sürüngenlerden korkma hidrofobi: sudan, yüzmekten ya da boğulmaktan korkma higrofobi: nemden ya da yağmurdan korkma hipegiyafobi: sorumluluktan korkma hipnofobi: uyumaktan korkma hipofobi: atlardan korkma homiklofobi: sisten korkma homofobi: eşcinsellerden korkma
İ
ihtiyofobi: balıklardan korkma islamofobi: İslamdan ve müslümandan korkma
J
jinefobi: kadınlardan korkma
K
kainatetofobi:Yenilik korkusu kakofobi: çirkinlikten, çirkin seylerden korkma kakorafiyafobi: başarısız olma korkusu kanserofobi: kanser olmaktan korkma kardiyofobi: kalp hastalığından korkma karnofobi: etten korkma katagelofobi: dalga geçilmekten korkma kemofobi: kimyasal maddelerden korkma kenofobi:Karanlık korkusu keymafobi: kıştan ve soğuktan korkma kimofobi: dalgalardan korkma kinofobi: köpeklerden korkma klimakofobi: merdivenden düşmekten ya da merdivenlerden korkma klostrofobi: kapalı yer korkusu Kapalı ve basık yerlerde duyulan korkudur. Asansör, basık tavanlı odalar, koridorlar, kapıları kapalı ve kalabalık otobüs, yeraltı çarşıları, metro, alt geçitler ve kilitli odalar onlar için korku verici yerlerdir. Hastanın temel korkusu bu sayılan yerlerde sıkışıp kalmak, nefes alamamak ve boğulmaktır. koprofobi: dışkı korkusu koulrofobi: palyaçolardan korkma kremnofobi: yüksek yamaçlardan ya da uçurumlardan korkma kriyofobi:buzdan ya da donmaktan korkma kronomentrofobi: saatlerden korkma ksantofobi: sarı renkten korkma ksenofobi: yabancılardan korkma ksilofobi: tahta şeylerden ya da ormanlardan korkma
L
limnofobi: göllerden korkma litikafobi: davalardan ve mahkemelerden korkma logofobi: belirli kelimelerden korkma lökofobi: beyaz renkten korkma
pantofobi: her şeyden korkma papirofobi: kağıttan korkma paraskavedekatriafobi: ayın onüçü ve cuma olan günden korkma patofobi: hasta olmaktan korkma pedofobi: çocuklardan korkma peladofobi: kel insanlardan ya da kelleşmekten korkma penyafobi: fakirlikten korkma pirofobi: ateşten korkma plakofobi: mezar taşlarından korkma pogonofobi: sakaldan ya da sakallı kişilerden korkma politikofobi: politikacılardan korkma porfirofobi: mor renkten korkma potamofobi: ırmaklardan ya da su akıntılarından korkma potofobi: alkollü içeceklerden korkma pteronofobi: kuş tüyünden korkma pupafobi: kuklalardan korkma
R
radyofobi: radyasyondan, x ışınlarından korkma. ranidafobi: kurbağalardan korkma
tafefobi: diri diri gömülmekten korkma takofobi: yüksek hızdan korkma talassofobi: deniz ya da okyanus korkusu tanatofobi: ölümden korkma teknofobi: teknolojiden korkma teratofobi: gebe kadının, şekilsiz, çirkin bir çocuk doğurmaktan korkması termofobi: ısıdan korkma testofobi: testlerden ya da sınavlardan korkma tokofobi: gebe kalmaktan ya da çocuk doğurmaktan korkma otomofobi: ameliyat olmaktan korkma toksifobi: zehir korkusu topofobi: belirli yerlerden korkma travmatofobi: yaralanmaktan korkma trikinofobi: gıda zehirlenmesinden korkma triskaidekafobi: 13 sayısından korkma tripanofobi: aşı ya da iğne olmaktan korkma trikopatofobi: saç hastalıklarından korkma
zelofobi: kıskançlıktan korkma zoofobi: hayvanlardan korkma Bunlar korku çeşitleri ve korkularımızın bilimdeki adları...-- Bu e-postayı Google Grupları'ndaki "Türkiye Üstün zekalılar Yetenekliler mail paylaşım grubu" adlı gruba abone olduğunuz için aldınız. Bu gruba kayıt göndermek için ustunyetenekliler@googlegroups.com adresine e-posta gönderin. Bu gruba olan aboneliğinizi iptal etmek için ustunyetenekliler+unsubscribe@googlegroups.com adresine e-posta gönderin. Diğer seçenekler için http://groups.google.com/group/ustunyetenekliler?hl=tr adresinden grubu ziyaret edin. -- Dr. Ahmet Cetinbudaklar
Saldırı, küfürler yorum/fikir sayılmaz.Tarih övgü veya sövgü kitabı değildir.Yorumlarınızı yazarken lütfen İsminizi belirtiniz.
<$Bl6 Eylül 2010 Pazartesi>
<$Bl
Tüm Çocuklar İçin Lütfen!
Çocukları seviyorsak ki sevdiğimize şüphemiz yok, gelecek nesillerin de sağlıklı bir birey olarak yetişmelerini istiyorisek aşağıdaki örnek dilekçeyi kopyalayıp adınızı, soyadınızı, TC. Kimlik numaranızı ,adresinizi doldurup Tarım Bakanlığınınalo174@tarim.gov.tr adresine gönderiniz.
Çocuklarımızın, gençlerimizin, kendimizin süt tozundan değil çiğ sütten yapılan süt satın alınmasını, satın almamızı sağlayalım. Tüm tanıdıklarımızın bu kampanyaya katılımını sağlayalım.
Dilekçe gönderenler; lütfen kısa bir not ile dilekçe gönderdiklerinibanapelinpampal@gmail.comadresinebildirmelerinizi beklerim: Gönderenlerin sayısı tutulmakta ve Çiğ Süt Üreticileri Süt ve Süt Ürünleri Tüketicileri Grubu’ nda isim listeleri yayınlanmaktadır.
Süt ve süt ürünlerinde süt tozu kullanımının tüketicilerin tercihinde olması için süt ve süt ürünleri ambalajlarında << süt tozundan imal edilmiştir>> veya <<çiğ sütten imal edilmiştir>> yazılarının okunaklı bir şekilde yazılması için;
Gerekçelerimiz :
1-Süt tozundan Çin’ de çocuk ölümleri meydana gelmiştir.
2-Avrupa Birliği Ülkelerinden Fransa’nın bir başka ülkeye ihraç ettiği süt tozunda insan sağlığına aykırı bakteri tesbit edilmiştir.
3-Çiğ Sütten yapılan süt ve süt ürünlerindeki besin değerleri ile Süt tozundan yapılan süt ve süt ürünlerindeki besin değerleri aynı özelliklerde değildir.
4-Süt tozunun yapımı esnasında , uzun süre dayanıklığı için katkı maddeleri katılmaktadır.
5-Bu talebimiz asıl amacı Tüketicilere ve gelecek nesillere sağlıklı ve besin değerinin en yüksek düzeyde Bakanlığınızca ulaştırılmasıdır.
Bu sebeplerle süt tozundan süt ve süt ürünleri tüketmenin, tüketicinin tercihinde olmasını gerekmektedir.
Süt ve süt ürünlerinin başlıca iki temel hammaddesi vardır. Birincisi çiğ süttür ikincisi süt tozudur. Çiğ Süt esas bir hammaddedir. Süt tozu ise ikame bir hammaddedir.
Süt ve süt ürünleri bir gıdadır. Gıdaların hangi hammaddeden imal edildiğinin gıda ambalajları üzerine yazılması yasal bir mecburiyettir.
İSTEK: Mevcut kanunlar ve yönetmelikler hükmünce Süt ve süt ürünlerinde süt tozu kullanımının tüketicilerin tercihinde olması için süt ve süt ürünleri ambalajlarında << süt tozundan imal edilmiştir>> ve/veya << çiğ sütten imal edilmiştir>> yazılarının okunaklı bir şekilde yazılması için gereğini , bu yasal başvru dilekçemin kayda alınmasını , evrak giriş numarasının elektronik posta adresime göndrilmesini ,yine yasal süre içinde elektronik posta adresime cevaplanmasını arz ederim.
Bu dilekçemi elektronik posta ile gönderdiğimden dolayı imzalanamamıştır.
Yorum Gönder
Saldırı, küfürler yorum/fikir sayılmaz.Tarih övgü veya sövgü kitabı değildir.Yorumlarınızı yazarken lütfen İsminizi belirtiniz.