Dua bir iman, bir aksiyon, bir çaba ve uyanıştır. Allah`ı ve O`na ait
hâkimiyeti, ilâhlığı tanıma, itiraf etmedir. Hayatın gayesini idrak etme,
yaşayışı programa koyma, ilerisi için hazırlık yapma, din için çalışmaya
azmetme, toparlanma ve eksikliklerini gidermedir.
Hayatın özü duadır. Ömür duayla bereketlenir, yerler ve gökler duayla
aydınlanır. İstek bir duanın tecellisidir kalp ritminde... Kalp duayla
nurlanır. İlk adım duadır, son adım da...
Dua, küçükten büyüğe, aşağıdan yukarıya, aciz olandan güçlü olana doğru
meydana gelen bir istek ve niyazda bulunmadır.
İslâm'a göre dua, bir psikolojik rahatlama aracı değildir. Hele hele
bazılarının zannettiği gibi işleri, görünmeyen bir İlâh'a havale etmek hiç
değildir. Dua, bir korkunun, bir endişenin, bir ürpertinin sonucunda bir
sığınma, o ürpertiden kurtuluş arzusu da sayılamaz. Eski dinlerde olduğu
gibi kızgınlığından ve kötülüğünden kurtulmak üzere ilâhlara el açmak da
değildir.
Dua bir iman, bir aksiyon, bir çaba ve uyanıştır. Allah'ı ve O'na ait
hâkimiyeti, ilâhlığı tanıma, itiraf etmedir. Hayatın gayesini idrak etme,
yaşayışı programa koyma, ilerisi için hazırlık yapma, din için çalışmaya
azmetme, toparlanma ve eksikliklerini gidermedir.
Dua, Allah'tan sürekli bir istemedir. Bu isteme mü'min için inanç, Müslüman
olmanın bir işareti, bir hayat hedefidir. O, Allah'ın bitmez-tükenmez
hazinelerini, iyi bir mü'min olma uğruna ister, onların yeryüzüne inmesini
niyaz eder.
Duada esas olan, kulun Allah'a muhtaç olduğunu, O'ndan başka çaresi
olmadığını bilmesidir. Zaten en çok kabul edilmeye yakın olan da bu tür
dualardır. Yani çok zor bir durumda, adeta denizin ortasında kalmış da her
şeyin bittiği anda Allah'a yalvarıyor gibi yalvarmak duaların en makbulüdür.
Duaların kabul edilmesi ile ilgili Rasûlullah (s.a.v.) bir rivayette şöyle
buyurmaktadır: "Üç duaya şüphesiz icabet edilir. Bunlar; mazlumun duası,
yolcunun duası ve anne-babanın duasıdır." (Tirmizi)
Anne-babanın çocuğu için yapacağı duanın kabul edildiğini açık bir şekilde
gördüğümüz için çocuklarımızı hayırla dua etmek, onlara beddua etmemek çok
önemlidir. Zira başka bir rivayette Rasûlullah (s.a.v.): "Kaderi ancak dua
çevirebilir." (İbni Mace) buyurmaktadır.
Abdullah b. Mübarek'e bir adam geldi ve çocuğunun anne-baba hakkına riayet
etmediğinden şikâyet etti. Abdullah b. Mübarek çocuğa beddua ettiniz mi?
diye sordu. Adam "Evet" diye cevap verince İbn-i Mübarek, "Çocuğu sen
bozmuşsun" dedi. (İhyau Ulumid Din)
Gerek anne-babalar, gerekse eğitimciler çocuk için dua etmeli, onların kötü
halinden dolayı asla onlardan ümidini kesmemelidir. "O kadar dua ediyoruz
ancak hiçbir fayda vermiyor" dememelidir. Bilakis bütün güçleriyle dua
etmeye devam etmelidir.
Allah Resûlü (s.a.v.), insanların hidayeti için dine uygun olan her yolu
denemiştir. Ama duayı da hiçbir zaman elden bırakmamıştır. Mesela O, Hz.
Ömer'in (r.ah.) hidayeti için daima dua edip durmuş ve nihayet bir gün, hem
de hiç ümit edilmeyen bir zamanda Allah (c.c.), Hz. Ömer'e (r.ah.) hidayet
nasip etmiştir. Buna, Allah Resûlü'nün (s.a.v.) duasının bereketi denebilir.
Yine bir gün Ebû Hureyre (r.ah.), Allah Resûlü'ne (s.a.v.) gelerek annesi
için dua talep etmiştir. Çünkü o güne kadar kadının gönlüne bir türlü İslâm
yol bulup girememiştir. Ebû Hureyre'nin isteği üzerine Allah Resulü (s.a.v.)
ellerini açar ve: "Allah'ım Ebû Hureyre'nin annesine hidayet et." diye dua
eder. Ebû Hureyre sevinerek mescitten çıkar ve koşarak eve gelir. Tam kapıyı
açacağı sırada içeriden annesi Ebû Hureyre'ye, "Olduğun yerde kal, içeriye
girme." der. Ebû Hureyre (r.a.) kapının önünde beklerken kulağına bir su
sesi gelir. O, ihtimal annem yıkanıyor diye düşünür. Biraz sonra da bu yaşlı
kadın kapıyı açar ve dışarıya çıkar, kelime-i şehadet getirir ve Müslüman
olur. Evet, Ebû Hureyre (r.a.) yanlış duymuyordu. Annesi kelime-i şehadet
getiriyor ve Müslüman olduğunu müjdeliyordu. O güne kadar hidayete ermesi
için onca uğraşılan bu kadına da Allah Resûlü'nün (s.a.v.) duası
yetivermişti.
Sevgi bir dua tadında hayat bulur. Umut bir duayla taçlanır: Onlar; "Ey
Rabbimiz, bize zevcelerimizden ve nesillerimizden gözlerimizin bebeği olarak
(salih insanlar) ihsan et, bizi takva sahiplerine rehber kıl derler."
(Furkan, 74)
Ve yakarış devam eder temiz bir nesil (soy) isteğiyle... Zekeriyya ve İbrahim
Aleyhisselamlarda bulur örnekliğini; "Doğrusu sen duayı işitirsin." (Al-i
İmrân, 38)
Bu bağlamda çocuk, babasının sırrı, hususiyetlerinin sahibi ve dualarının
tecellisidir. Onun eğitimine çocuk daha anne rahmine düşmeden duayla
başlanmıştır. Hayatı boyunca onun gözbebeği, ölümünden sonra da
mevcudiyetini devam ettiren ve ebediliğe doğru götüren bir parçasıdır. Bütün
hususiyetleri (iyi ve çirkinini) ondan âdeta miras yolu ile aktarır. Zira o,
kalbinin bir parçasıdır.
Allah, neseplerin korunmasını, neslin tevhid üzere yetişmesini emretmiştir.
Bunun için aile halkına, özellikle yeni yetişen çocuklara her şeyden önce
öğretilmesi gereken şey, iman esasları ve bilhassa "tevhid" inancıdır. Yani
Allah`ın varlığı ve sıfatlarıyla tanıtılması, hiç bir şekilde O`nun ortağı,
yardımcısı, O`na giden yolda aracının olmadığı, insanların O`nun hükümleri,
emir ve yasaklarıyla yönetilmesi gerektiği inancıdır. Yaş ve idrak yönüyle
bir şeyler öğrenme durumuna gelen bir çocuğa, öncelikle bu inanç
kazandırılmalıdır. Nitekim bir kısım rivayetler, Rasûlullah'ın (s.a.v.)
kendi yakınlarından bir çocuk konuşmaya başlar başlamaz çocuğa tevhidi
öğrettiğini ve bu maksatla: "Çocuk edinmeyen, mülkte ortağı olmayan,
acizlikten ötürü bir yardımcısı da bulunmayan Allah`a hamd olsun..." (İsra,
111) ayetini okuduğu kaydedilmektedir.
Rasûlullah (s.a.v.)'in nebevi terbiye metodunda dua hemen hemen bütün
merhalelerde karşımıza çıkmaktadır. Rasûlullah (s.a.v.) henüz çocuklar
babalarının sulbünde iken onlara dua etmiştir. Bunun en güzel örneğini
Rasûlullah (s.a.v.) Taif'e onları Allah'ın dinine çağırmak için yaptığı
yolculuk dönüşünde ettiği dua göstermektedir: "Umarım Allah onların soyundan
Allah'a şirk koşmadan ibadet eden bir topluluk yaratır." (Muttefekun Aleyhi)
Dört yaşındaki çocuklara ibadetler ve dua çok ilginç gelir, bizi taklit
etmeye çalışırlar. Bizimle birlikte namaz kılmak, dua etmek, oruç tutmak,
camiye gitmek çok hoşlarına gider. Yemeklerden önce ve sonra Allah'a verdiği
nimetlerden dolayı sesli olarak şükretmek, namazlardan sonra yine sesli
olarak dua etmek; kendimiz, eşimiz, aile büyüklerimiz ve çocuklarımız için
iyi dileklerde bulunmak yavrularımız üzerinde büyük tesir bırakır ve onları
Allah'a yaklaştırır.
ittikahaber
Yorum Gönder
Saldırı, küfürler yorum/fikir sayılmaz.Tarih övgü veya sövgü kitabı değildir.Yorumlarınızı yazarken lütfen İsminizi belirtiniz.