<$Blİslâm tarihi, Hz. Muhammed (s)'in Yüce Allah tarafından elçi olarak
seçilmesi ve vahiy almasıyla başlar. Tarihe ve topluma, iletilen bir
bildirimle gerçekleşen bu müdahale ve mücadelede, 40 yaşındaki elçinin yanı
başında onurlu ve vakarlı bir kadın yer almıştır. *
*Hz. Muhammed'in Hira yolundaki azığını o hazırlamış, evdeki dinginlik ve
güzelliği o besleyip büyütmüş, onun titreyen ellerini ilk önce o tutmuş,
onun üstünü o örtmüş, onu uyandırıp donatarak davete o yollamış, onun yediği
tekme tokatları ve küfürleri o savuşturmuş, onun yaralarını ağlayarak ilk
önce o sarmış, onunla birlikte Kâbe'ye ilk kez o yürümüş, onun mesajını
kadınlara ve karşılaştıklarına ilk kez o ulaştırmış, onun gözyaşlarına o
eşlik etmiş, onun dualarına ilk kez ellerini o kaldırmış, onun çağrısına
yönelen köleleri, mahrum ve müstezafları ilk kez o doyurmuş, Mekke'nin en
zengin kadınıyken bütün varlığını harcayarak onunla birlikte karnına taşları
ilk kez o bağlamış, bir yetim olarak başkalarının evinde büyüyen bir adamın
içindeki yaraları ilk kez o görüp dinlemiş, tevhid mektebinde tertemiz bir
çocuk olarak büyüyen Ali'ye ilk kez o kol kanat germiş, zorba müşriklere
onurlu ve başı dik bir şekilde haykıran ilk kadın o olmuş, dahası âlemlere
rahmet olarak gönderilen peygamberin ilk yâranı, yoldaşı ve bağlısı o
olmuştur.*
*İkinci bir Hira'dır Hz. Hatice. Mektebin hazırlayıcısı, kurucusu ve aynı
zamanda ilk hanım öğretmenidir. *
*Bir peygamber eşi olmasının yanında, bir kadın ve Müslüman olarak da
değerli ve örnekliği sürdürülebilir vasıflara sahiptir. İyi yetişmiş,
akıllı, dünyayı tarazlayan bakışlara sahip, kendi hayatını biçimlendirip
anlamlandırabilen biridir. Kararlı, onurlu ve kurucu bir özne olmayı; hak
edilmiş bir bilinç ve sezgiyle gerçekleştirebilen ideal bir kadın, örnek bir
kişiliktir.*
*Kirli ve yozlaşmış Mekke ortamında kendisi olmayı başarmıştır. Ticaretle
uğraşmış, kimseye yük olmamıştır. Dikkatli, donanımlı ve özgüven sahibidir.
Kendisiyle evlenmek için can atan onca kibirli adamı reddetmesinin yanı
sıra, izleyip güvendiği ve zamanla hayranlık ve sevgi duyduğu bir insana,
itirazlara rağmen evlenme teklifini o götürmüştür. Ki tarih; o yetim, yoksul
ve mahzun adamın çölün ortasındaki küçük bir evde büyüyüp çoğalan çığlık ve
çağrısında, ona eşlik eden o güzel ve temiz simayı hâlâ örnek göstermekte ve
adını saygıyla anmaktadır.*
*KISA BİYOGRAFİSİ*
*556 yılında Mekke'de doğduğu kabul edilmektedir. Birçok kaynakta, Kureyş
eşrafından biri olarak kabul edilen babası Huveylid'in, Ficar savaşından
önce öldüğü rivayet edilmektedir. Annesi, Fâtıma bint Zâide'dir.*
*Hz. Hatice, üstün iffetinden dolayı, Müslüman olmadan evvel "Tâhire"
lakabıyla anılmış, "Kübrâ" sıfatı ise Rasulullah'ın en büyük hanımı olması
nedeniyle sonraki dönemlerde kullanılmıştır.*
*Hatice evlilik çağına gelince, amcasının oğlu Varaka b. Nevfel ile
evlendirilmek istenmiş; fakat bu gerçekleşmemiştir. Hz. Muhammed (s) ile
evlenmeden önce iki evlilik yapmıştır. İlk olarak Ebu Hâle Hind b. Zürâre
et-Temimî ile evlenmiş; bu evlilikten Hz. Peygamber (s)'in şemailine dair
rivayetiyle tanınan ve onun terbiyesinde yetişen Hind adlı oğlu ve bir de
kızı olmuştur. Daha sonra Atik b. Âbid el-Mahzumî ile evlenmiştir. İkinci
kocasının ölümü üzerine, Kureyş'in ileri gelenlerinden bazıları, Mekke'nin
en soylu, en zengin ve en güzel kadınlarından biri olan Hatice ile evlenmek
istemiş; ancak o bunların hepsini geri çevirmiştir. *
*Hatice, güvendiği kimselerle ortaklaşa ticaret yaparak hayatını
sürdürmüştür. Bu esnada, tanıdıklarının önerisi üzerine, çevresinde üstün
ahlâk sahibi ve güvenilir bir genç olarak tanınan Hz. Muhammed ile bir
ortaklık anlaşması yapmış ve kölesi Meysere'yi de hizmetine vererek Şam'a
gitmesini istemiştir. Dönüşte, Abdullah oğlu Muhammed'in, hem başarılı bir
tacir hem de dürüst ve doğru sözlü bir insan olduğuna karar vermiştir. Bu
konuda kendi gözlemleri ve yorumlarıyla yetinmeyen Hatice, kölesi
Meysere'den de bu yeni ortağının ahlâkı ve davranışları hakkında ayrıntılı
bilgi edinmiştir. Gözlemleri, izlenimleri ve soruşturmaları sonucunda, bu
genç ve dürüst adama karşı hem bir hayranlık hem de içten içe bir sevgi
duymaya başlayan Hatice; bir süre sonra ona evlenme teklif etmiş ve
teklifinin kabul edilmesiyle büyük bir mutluluk duymuştur. *
*İleride, Allah'ın insanlar arasından seçtiği son elçi sıfatıyla tarihin
akışını değiştirecek olan yirmi beş yaşındaki Muhammed, aldığı bu teklifi
amcalarına götürmüş ve onların görüşünü de almak istemiştir. Ebu Talib ve
kardeşleri bir toplantı yaparak evliliği uygun görmüş, 400 veya 500 dirhem
(bazı kaynaklarda ise yirmi dişi deve) vererek, Hatice'nin amcası Amr b.
Esed'in de katılımı ve tanıklığıyla, evliliğin gerçekleşmesine yardımcı
olmuşlardır. Kimi kaynaklarda, Hatice'nin babası Huveylid'in bu evliliğe
razı olmadığı, kızının Ebu Talib'in "çulsuz yetim"iyle evlenmesinin
kendilerini küçük düşüreceğini söylediği; bu nedenle merasimden önce içki
içirilerek sarhoş edildiği, daha sonra da Hatice tarafından ikna edildiği
rivayetleri de yer almaktadır. *
*Bu evlilik sırasında Hatice'nin kırk yaşında olduğu genelgeçer bir kabul
haline gelmiş durumdadır. Fakat onun bu sırada otuz yedi hatta yirmi sekiz
yaşında olduğunu ileri süren rivayetler de vardır ve bunlar İbn Sad'ın
Tabakat'ında zikredilmektedir. Bu rivayetler yabana atılmamalıdır; zira
hepsi de İslamiyet'ten önce olmak üzere Hatice'nin bu evlilikten yedi çocuk
sahibi oluşu gerçeğiyle daha çok bağdaştıkları görülmektedir. *
*Hz. Muhammed ile Hatice'nin ilk çocukları olan Kasım iki yaşında ölmüştür.
Rasulullah, Ebu'l Kasım künyesini onun adından almıştır. En büyük
çocuklarının Zeynep olduğunu söyleyenler de vardır. Daha sonra Rukıyye, Ümmü
Külsûm ve ileride Hz. Ali ile evlenecek olan Fâtıma doğmuştur. Çocuklarından
Tayyib (Abdullah) ile Tâhir, nübüvvetten önce vefat etmiştir. Belazurî, İbn
Abdülber, Mizzî gibi bazı kaynaklarda Abdullah, Tâhir ve Tayyib'in aynı
çocuk olduğu, İslâmiyet'ten sonra doğduğu için bu çocuğun Tayyib ve Tâhir
lakabıyla anıldığı kaydedilmektedir. *
*İLK EŞ, İLK MÜSLÜMAN, İLK YOLDAŞ*
*Hatice'nin destek ve güveni, sahip olduğu itibar ve ekonomik güç, Hz.
Muhammed'in hayatında dünyevi bir sükûnete ve manevi bir arayışa olanak
sağlamıştır. Risaletten önce Hz. Muhammed'in Mekke'den uzakta, özellikle
Hira'da tefekkür ve ibadet ettiği günlerde Hatice onunla hep meşgul olmuş,
eve dönmesi geciktiği zamanlarda hizmetkârları aracılığıyla ona ulaşmıştır.
Onun, Hz. Muhammed'in hayatındaki en önemli rollerinden biri, peygamberlik
geldiği zaman kendisine herkesten önce inanması ve onu bütün varlığıyla
eşini desteklemesidir. *
*Kaynaklarda, Hz. Muhammed'in Hira mağarasında Cebrail'le karşılaşması ve
vahiy almasıyla ilgili aktarımlar farklı rivayetlerle işlense de hemen hemen
tamamında Rasulullah'ın Hatice'ye yönelmesi ve şaşkınlığını hatta korkusunu
onunla paylaşması benzer ifadelerle dile getirilmektedir. Hz. Hatice onu
sakinleştirmeye çalışmış, güvenini ve inancını dile getirmiş, örnek alınacak
bir eş ve yoldaş olgunluğuyla hareket etmiştir. Buhari ve Müslim başta olmak
üzere birçok kaynakta geçen şu sözler, Hz. Hatice'nin eminliğini ve
yüceliğini gösterdiği kadar Hz. Muhammed'in örnek kişiliğinin ve günlük
hayat pratiğinin önemli ipuçlarını da barındırmaktadır:*
* "Yemin ederim ki Allah seni hiçbir zaman utandırıp üzmez. Çünkü sen
akrabanı gözetirsin. Doğru konuşursun. İşini görmekten âciz kimselerin
elinden tutarsın. Yoksulları kayırırsın. Misafirleri ağırlarsın. Haksızlığa
uğrayan kimselere yardım edersin."*
*İnsanların Rasulullah'a vahyin mahiyetini ve ilk günlerde yaşadıklarını
sorması muhtemeldir ve Kur'an'da da bu konuyla ilgili çok sayıda işaret söz
konusudur. Yine muhtemeldir ki Allah'ın şerefli elçisi, ilk günlerde evde
konuşulup yaşananları da arkadaşlarıyla paylaşmış ve Hz. Hatice'nin güzel ve
huzur veren söz ve davranışlarından da söz etmiştir. Zamanla kimi
değişmelere uğrama ihtimali olsa da Hz. Hatice'nin tavrı ve özlü sözleri
çağlarüstü güzelliklerle doludur. "Güzel bir ahlâk" üzere olan Rasulullah'ı
betimleyen bu sözler, sıradan bir siyer bilgisi olmasının ötesinde, ilk ve
en büyük davetçinin yol azığını nelerin oluşturduğunu göstermesi açısından
daima önemsenmeli ve güncelleştirilmelidir.*
*Buhari'nin Sahih'inde, Hatice'nin daha sonraki etkinliği hakkında da
rivayetler yer almaktadır: Evdeki ilk teskin çabalarından sonra Hz.
Peygamber (s)'i alıp amcasının oğlu Varaka b. Nevfel'e götürmüştür. İbranice
bilen, Tevrat ve İncil'i okuyabilen, daha önceleri Hıristiyanlığı kabul
etmiş olan bu âlim, Rasulullah'ı dinledikten sonra, ona görünen meleğin
bütün peygamberlere vahiy getiren melek olduğunu söylemiştir. *
*Hz. Hatice, "Senin Allah'ın resulü olduğuna şehadet ederim." diyerek
Müslümanlığı kabul etmiştir. Yeryüzünde sadece üç Müslümanın bulunduğu
İslamiyet'in ilk günlerinde, Rasulullah ve Hz. Ali ile birlikte bazen Kâbe
civarında, bazen de evinde ibadet etmiştir. *
*Rasulullah'ın ilk eşi ve İslâm'ın ilk inananı olan Hz. Hatice, müşriklerin
zulüm ve zorbalıkları karşısında Hz. Muhammed (s)'i hiç yalnız
bırakmamıştır. Sıkıntılara onunla birlikte göğüs germiş, onunla birlikte
sevinmiş, onun gözyaşlarına eşlik etmiş, onunla birlikte davette
bulunmuştur. Mekkeli müşriklerin Müslümanlara boykot uygulayıp kuşattıkları
sürede de Hz. Peygamber (s) ile birlikte üç yıl boyunca muhasaraya göğüs
germiştir. Servetini onun davası uğrunda harcamaktan da asla geri
durmamıştır. *
*Hz. Hatice, kimi zaman hayatın getirdiği sıkıntılarla, kimi zaman da İslam
düşmanlarının eziyetleriyle karşılaşan fakat daima örneklik ve mutlulukla
pekişen yaklaşık yirmi beş yıllık bir evlilik hayatından sonra, hicretten üç
yıl önce vefat etmiştir. Hz. Peygamber (s), onun vefatından üç gün önce
amcası Ebu Talib'i de kaybettiği için iki büyük destekçisini yitirmiştir.
Amcasından sonra eşini de kaybeden Hz. Muhammed (s)'in çok üzüldüğü,
günlerce ağladığı ve bu yıla "hüzün yılı" dendiği, birçok kaynakta
geçmektedir.*
*Siyer ve tarih müellifleri; Hz. Peygamber (s)'in, kendisinden sonra başka
hanımlarla evlendiği halde Hz. Hatice'yi hiçbir zaman unutmadığını, ilk
eşinin fedakârlığını ve dostluğunu her fırsatta dile getirdiğini
aktarmaktadırlar. Hatta bizzat Hz. Âişe'nin kendi ağzından, onun Hz.
Hatice'yi kıskandığını, bu vefa duygusunu ve sevgiyi hazmedemediğini aktaran
rivayetler bulunmaktadır. Hz. Hatice'nin aleyhinde konuşulmasından rahatsız
olan Rasulullah, Hz. Âişe'nin kendisini ondan hayırlı görmesini tasvip
etmemiş, davasına kimsenin inanmadığı günlerde onun yanı başında olduğunu,
halkın kendisini yalanladığı sırada onun tasdik ettiğini, hiç kimsenin
kendisine bir şey vermediği bir dönemde onun İslâm davasını bütün varlığıyla
desteklediğini, üstelik diğer eşlerinden çocuğu olmadığı halde Allah'ın
kendisine ondan çocuk verdiğini söylemiştir. Onun, ümmetin en
hayırlılarından olduğunu dile getiren Rasulullah, o hayatta iken bir başka
kadınla evlenmemiştir. *
*Hz. Hatice, hangi mezhep ve meşrebe bağlı olursa olsun bütün Müslümanlar
tarafından sevilip sayılmış, Arap olan ve olmayan İslam toplumlarında Hatice
adı kız çocukları için yaygın bir isim haline gelmiştir. *
*ALİ DEĞİRMENCİ*
Yorum Gönder
Saldırı, küfürler yorum/fikir sayılmaz.Tarih övgü veya sövgü kitabı değildir.Yorumlarınızı yazarken lütfen İsminizi belirtiniz.